İSTANBUL ÜZERİNE…
Alp Ramazanoğlu |
“Bu
şehrin ekmeğini, suyunu tadan iflah olmaz” derler ya.. İşte o hesap; düğünüme 2
buçuk ay kala döndüm İstanbul’a, 3 yıllık bir aranın ardından. O dönem
nişanlım, şimdi eşim olan hayatımın kadınını ikna etmek, aileleri, arkadaşları
bu fikrin mantıklı olduğuna inandırmak kolay olmadı tabii. Ama sevdiğin kadın
seninleyse eğer, önünde dağ olsa duramıyor vesselam.
GERÇEK HAYAL
Nereden
geliyor bu İstanbul tutkusu diyebilirsiniz. Çocukluğundan bu yana bu aziz
şehirde yaşamanın hayalini kurmuş ve İstanbul Üniversitesi’ni kazanarak 18
yaşında bu hayalini gerçekleştirmiş bir gençtim ben.
4
yıl üniversite eğitimi ve sonrasındaki iş tecrübesiyle 5 yılın ardından rızık-kader
döngüsü olduğunu yıllar sonra anladığım bir hikayeyle taşındım memleketim
Denizli’ye... Mesleğimde kendimi yerel basın deneyimiyle geliştirdim, hayatımın
en uzun 6 ayı diyebileceğim Ankara-Polatlı’ya düşen askerlik görevimi
tamamladım. Ve en önemlisi hayat arkadaşımı tanıdım. Hiç bırakmadığım o
ellerinden sımsıkı tutarak getirdim Şehr-i İstanbul’a…
8
yıl önce yapayalnız bir öğrenci olarak geldiğim, kalacak yerimin bir sözde
devlet memuru tarafından gasp edildiği soğuk bir mart gecesinde Sultanahmet
banklarında sabahladığım iki kıtalı şehirdi İstanbul…
GURBETİ PAY
ETMEK
Şimdi
iki kişilik bir aileye ve sıcak bir yuvaya sahibim. İş stresi, ekonomik
kaygılar, daha iyi bir gelecek hayali ve planlar; birçoğunuz gibi bizim
hayatımızda da mevcut. Ama kendi memleketinden daha fazla sevdiğin gurbet
şehrinde, sevdiğin kadınla gurbeti ve hayatı paylaşmak, bir de sağlığınız
yerinde ise; en büyük şükür ve mutluluk vesilesi… Can sıkabilecek her şeye
inat.
Hayaller dir insanı yaşatan
YanıtlaSil