BİR GECEDE 584 YIL: TAKVİM DEVRİMİ
Alp Ramazanoğlu |
Ama
bir gerçek var ki; Takvim Devrimi, ülkemizde yaşanan iki başlı takvim
uygulamasını sona erdirmek ve Batı ülkeleriyle yapılan ticareti kolaylaştırmak
adına gerçekleştirildi. Tıpkı rakamlar, saat, uzunluk ve ağırlık ölçülerinde
yapılan değişiklikler gibi…
Atatürk
ve İnönü Türkiye’sinin 1923-1950 döneminde yıllık ortalama yüzde 8.1 büyüme
elde etmesi ve bu rekorun hala kırılamamış olması da yapılan devrimlerin
başarısını ortaya koyuyor.
MİLADİ TAKVİME
GİDEN SÜREÇ
Osmanlı
İmparatorluğu, 18’inci yüzyılın sonlarına kadar çoğu İslam devletinde olduğu
gibi mali ve idari tüm işlerini Hicri takvimi esas alarak yürütüyordu.
Hz.
Ömer döneminde Müslümanlar tarafından kullanılmaya başlanan ve Ay’ın Dünya
üzerindeki hareketi dikkate alınarak oluşturulan Hicri takvim, Dünya’nın Güneş
üzerindeki hareketini yok sayıyor. Bu nedenle de mevsimsel bir düzeni ve gerçek
bir zaman kavramını teşkil edemiyor. Dünya’nın Güneş hareketi baz alınarak
oluşturulan Miladi takvimde ise mevsimler, zaman üzerinde sabit kalıyor.
11 GÜNLÜK FARK
Artık yıllar dışında Hicri takvimde 1 yıl 354 gün, Miladi takvimde ise 365 gün. Bu 11 günlük fark, Dünya’nın Güneş çevresindeki hareketi yok sayıldığı için ortaya çıkıyor ve aylar üzerinde mevsimsel kaymalar meydana geliyor. İşte tüm sorun da buradan çıkıyor.
Örneğin Ramazan ayı, diğer tüm Hicri aylar gibi Miladi takvime göre her yıl 11 gün önce başlıyor. Bu da 33 yıllık döneme tekabül eden bir mevsim kaymasına neden oluyor. Şöyle bir anımsayın; 2017 yılında yaz mevsiminde idrak ettiğimiz Ramazan ayını 2007 yılında sonbahar mevsiminde yaşamıştık. Yani Hicri takvimde aynı mevsimi aynı aylarda bir kez daha yaşamak için tam 33 yıl beklemeniz gerekiyor. Miladi takvimde ise mevsimler her yıl aynı ay üzerinde tekrar etmeye devam ediyor.
ÇİFT BAŞLI SİSTEM
11 GÜNLÜK FARK
Artık yıllar dışında Hicri takvimde 1 yıl 354 gün, Miladi takvimde ise 365 gün. Bu 11 günlük fark, Dünya’nın Güneş çevresindeki hareketi yok sayıldığı için ortaya çıkıyor ve aylar üzerinde mevsimsel kaymalar meydana geliyor. İşte tüm sorun da buradan çıkıyor.
Örneğin Ramazan ayı, diğer tüm Hicri aylar gibi Miladi takvime göre her yıl 11 gün önce başlıyor. Bu da 33 yıllık döneme tekabül eden bir mevsim kaymasına neden oluyor. Şöyle bir anımsayın; 2017 yılında yaz mevsiminde idrak ettiğimiz Ramazan ayını 2007 yılında sonbahar mevsiminde yaşamıştık. Yani Hicri takvimde aynı mevsimi aynı aylarda bir kez daha yaşamak için tam 33 yıl beklemeniz gerekiyor. Miladi takvimde ise mevsimler her yıl aynı ay üzerinde tekrar etmeye devam ediyor.
ÇİFT BAŞLI SİSTEM
Yukarıda
sözünü ettiğim bu durumlar, Osmanlı İmparatorluğu'nda sağlıklı bir mali
sistemin oluşmasına izin vermiyordu. Özellikle vergi ayları kış mevsimine denk geldiğinde; halk vergi ödemekte, devlet vergi toplamakta büyük problemler yaşıyordu.
Bu
durumu çözmek adına 1840 yılında yapılan Güneş esaslı Rumi takvim düzenlemesi ise çift başlı sistemi ortaya çıkardı. Yapılan ıslahat sonrasında imparatorlukta artık hem Ay'ı esas alan Hicri takvim hem de Güneş'i esas alan Rumi takvim kullanılıyordu. Devlet ve halk nezdinde resmi ve muteber olan iki takvim, haliyle karışıklığı da beraberinde getirdi.
JÜLYEN-GREGORYEN ÇELİŞKİSİ
Karmaşayı gidermek amacıyla 1870 yılından itibaren devlet işlerinde Rumi takvim, tek resmi takvim olarak kullanılmaya başlandı. Rumi takvim, Jülyen takvimini model alıyordu. Jülyen takviminde 10 günlük bir hata tespit eden Batı, bu yanlışı 16'ncı yüzyılda Gregoryen takvimiyle çoktan düzeltmişti. Ancak Osmanlı İmparatorluğu'nun yöneticileri bu düzenlemeyi atladıkları için; Rumi takvim, Batı'nın kullandığı Gregoryen takviminden 13 gün daha gerideydi. Üstelik her iki takvim de Güneş'i esas aldığından dolayı aradaki 13 günlük fark sabit kalıyordu. 1917 yılında bir değişiklik daha yapılarak bu fark da giderildi. Ancak yapılan tüm bu değişikliklere rağmen, toplumsal hayattaki çift takvim anlayışı devam etti.
GENÇ CUMHURİYETİN ÇÖZÜMÜ
İki takvimli sistemin meydana getirdiği sorunlar, İmparatorluk döneminde olduğu gibi Cumhuriyet döneminde de devam ediyordu. Bu çift başlılık Cumhuriyet döneminde, 26 Kanun-i Evvel 1341 tarihinde (26 Aralık 1925) yapılan devrimle sona erdi. Hicri ve Rumi takvim ilga edilerek Miladi takvim kullanılmaya başlandı. Aynı tarihli bir başka değişiklikle de ‘Günün 24 Saate Taksimi Hakkında Kanun’ kabul edilerek, Batı ülkelerinin kullandığı saat ölçüsüne geçildi.
Değişiklikler 1 Ocak 1926’da yürürlüğe girerken Türkiye, bir gecede takvimini 584 yıl birden ileri aldı. İmparatorluk döneminde çeşitli adımlarla gerçekleştirilmeye çalışılan Takvim Devrimini Genç Cumhuriyet, tek bir hamleyle başardı.
JÜLYEN-GREGORYEN ÇELİŞKİSİ
Karmaşayı gidermek amacıyla 1870 yılından itibaren devlet işlerinde Rumi takvim, tek resmi takvim olarak kullanılmaya başlandı. Rumi takvim, Jülyen takvimini model alıyordu. Jülyen takviminde 10 günlük bir hata tespit eden Batı, bu yanlışı 16'ncı yüzyılda Gregoryen takvimiyle çoktan düzeltmişti. Ancak Osmanlı İmparatorluğu'nun yöneticileri bu düzenlemeyi atladıkları için; Rumi takvim, Batı'nın kullandığı Gregoryen takviminden 13 gün daha gerideydi. Üstelik her iki takvim de Güneş'i esas aldığından dolayı aradaki 13 günlük fark sabit kalıyordu. 1917 yılında bir değişiklik daha yapılarak bu fark da giderildi. Ancak yapılan tüm bu değişikliklere rağmen, toplumsal hayattaki çift takvim anlayışı devam etti.
GENÇ CUMHURİYETİN ÇÖZÜMÜ
İki takvimli sistemin meydana getirdiği sorunlar, İmparatorluk döneminde olduğu gibi Cumhuriyet döneminde de devam ediyordu. Bu çift başlılık Cumhuriyet döneminde, 26 Kanun-i Evvel 1341 tarihinde (26 Aralık 1925) yapılan devrimle sona erdi. Hicri ve Rumi takvim ilga edilerek Miladi takvim kullanılmaya başlandı. Aynı tarihli bir başka değişiklikle de ‘Günün 24 Saate Taksimi Hakkında Kanun’ kabul edilerek, Batı ülkelerinin kullandığı saat ölçüsüne geçildi.
Değişiklikler 1 Ocak 1926’da yürürlüğe girerken Türkiye, bir gecede takvimini 584 yıl birden ileri aldı. İmparatorluk döneminde çeşitli adımlarla gerçekleştirilmeye çalışılan Takvim Devrimini Genç Cumhuriyet, tek bir hamleyle başardı.
MUTLU YILLAR...
Bugün bazı kesimlerin 'Noel kutlanıyor' diye veryansın ettiği takvim değişikliğinin, diğer tüm Atatürk Devrimleri gibi toplumsal ihtiyacın getirdiği zorunluluktan ortaya çıktığını unutmamamız gerekiyor.
Bu gerçeğin milletimizin tüm kesimleri tarafından layıkıyla anlaşılması temennisiyle; sağlıklı, mutlu ve huzur dolu bir yıl geçirmenizi diliyorum...
hicri takvim konusu ypk mu ah ahhh neler çektim ben diyanetten🤣
YanıtlaSilBenim babam 1332 yim derdi şimdi babam kac yasinda olurdu
YanıtlaSil1916 doğumlu oluyor.
Sil