YAŞADIĞI ÇAĞIN ÖTESİNDE TOPLUMA REHBER OLAN KADIN
Mert Ramazanoğlu |
Türk
Edebiyatı’nın ve Milli Mücadele tarihinin unutulmaz isimlerinden biri olan
sanatçı Halide Edib Adıvar, 1884 senesinde gelecekte “Mor Salkımlı Ev” diye
bahsedeceği evde dünyaya geldi. Babası Selanikli Mehmed Edib, annesi Bedrifem
Hanım’dır. Annesi Bedrifem Hanım verem hastalığı sebebiyle genç yaşta hayatını
kaybetti.
Küçük
yaştayken yaşı büyütülerek Üsküdar Amerikan Koleji’ne başladı. Daha sonra bu
durumun anlaşılmasıyla okuldan uzaklaştırılarak eğitimine evde devam etti. 1897
senesinde Jacob Abbot’un İngilizce olan “Ana” adlı eserini çevirmesiyle Sultan II.
Abdülhamit tarafından Şefkat Nişanı ile ödüllendirildi. Bu başarısıyla Amerikan
Koleji’ne dönme fırsatı yakalayan Halide Edib, bu okuldan mezun olan ilk Türk
Müslüman kız oldu.
Mezun
olduktan sonra okulda görev yapan Matematik hocası Salih Zeki ile evlendi. Bu
evliliğinden Ayetullah ve Hasan Hikmetullah Togo adlı iki oğlu oldu.
II.
Meşrutiyet ile birlikte yazı hayatına başlayan Halide Edib, Tevfik Fikret’in
çıkarmış olduğu Tanin gazetesinde ilk yazılarına yazdı ve bu yazılarında Halide
Salih adını kullandı. Yazılarından dolayı karşıt görüşteki kesimlerin
dikkatlerini üzerine çeken Halide Edib, 31 Mart Ayaklanması sırasında zor
günler yaşadı. Öldürülme endişesiyle oğullarını da yanına alıp önce Mısır’a,
oradan İngiltere’ye geçti. Ayaklanma bastırılınca yurda geri dönerek
öğretmenlik ve müfettişlik gibi görevlerde bulundu.
1910
yılında eşi Salih Zeki’nin ikinci bir kadın ile evlenmek istemesi üzerine her
zaman savunduğu, eserlerinde dahi üzerinde durduğu tek eşlilik ve kadın-erkek
eşitliği fikrinden dolayı, hiç düşünmeden Salih Zeki ile boşandı. Bu olaydan
sonra yazılarında Halide Edib imzasını kullanmaya başladı.
Kadınların
toplumsal hayatta geri kalmışlıktan sıyrılarak öne çıkması ve eğitilmesi için
ortaya çıkan Teali-i Nisvan Cemiyeti’nin kuruluşunda rol aldı.
AYDIN-İDEALİST
BİR KADIN
Araştırmacı-Yazar Yunus Bilge, Halide Edib'in kadına ve kadın sorunlarına bakışını şu ifadelerle anlatıyor: "Halide Edib, Yedigün dergisindeki yazılarında algıda seçicilik yaparak gözlemlediği kadınlardan hareketle kendi düşüncelerini aktardı. Geleneksel kadın tipini sorgulayarak, birey olabilme yetisine sahip aydın-idealist kadın tipini öne çıkardı. “Okumayı, araştırmayı, sorgulamayı, milli değerlere duyarlı olmayı hatta milli konuları öncelemeyi” ideal kadının özellikleri arasında saydı. Kendi şahsında da “aydın kadın” tipini somutlaştırdı. “İdeal kadın” tipine uymayan kadınları ağır şekilde eleştirdi. Güzelliğinden başka sermayesi olmayan, taklitçi, modaya aşırı düşkün, sadece şöhreti ve dış görünüşü önemseyen “aptal, süs bebek” kadın tipi yerine, milli konulara duyarlı olan “zaman adamı” tipini öne çıkardı.
YÜCE DEĞERLERİN
ÖNCÜSÜ
Kaba
güce karşı çıkan edebiyatçı; kadını akla, maneviyata, ilkelere, ülkülere dayalı
yüce değerlerin öncüsü olarak betimledi. Kadını yeniliğin ve değişimin
ateşleyici gücü olarak görüp, topluma bu şekilde anlattı. Kadınların toplumsal
yaşamın her alanında görünür olmasını, devletin bütün kurumlarında var olmayı
hedeflemesini ve erkeklere bile sözünü dinletir konuma yükselmesini istedi. Bu
yaklaşımıyla feminizm anlayışı hakkında da ipuçları veren Halide Edib; liberal
feminizme yakın durarak, kadının kamusal alanda erkeklerle iç içe ve bir arada
olmasını savundu. Nitekim eserlerinde Cumhuriyet döneminde yetişen eğitimli,
meslek sahibi, birey olabilmiş, eşiyle eşit olan kadın tipini yüceltti.
Halide
Edib, kadının eğitimine önem vererek; Batı tarzı bir eğitimi benimsedi. Köylü
kadınların da eğitilmesi gerektiğini şiddetle savunan yazar, Türk
modernleşmesinin kadın üzerinden gerçekleşeceğine inanıyordu. Öyle ki sadece
ülkemizde değil dünyada kadın haklarının çok geride olduğu bir dönemde;
toplumların mutlu yarınlarını inşa edecek yeni nesillerin, idealist-aydın
kadınlar tarafından yetiştirileceğini öngördü.
Karma
eğitiminden yana bir tavır sergileyen Edib; kadının giyinme tercihlerini ve
makyaj yapmasını bireysel bir tercih olarak görerek, bu konuda ölçü olarak
yalnızca estetiği önerdi.
BATILI TÜRK
MÜSLÜMAN KADIN
Halide
Edib, dinlere ve inançlara saygı duymakla birlikte din ve inanç eksenli kimi
uygulamaların kültürel etkilerle biçimlendiğini düşünüyordu. Arap kültürünün
etkisiyle şekillendiğine inandığı uygulamalara soğuk baktı. Eserlerinde Türk
kültürünü önceleyen, Batılı yaşam biçimini benimseyen ama Müslüman olan kadın
tipini resmetti. Kadının eşine sadık olması gerektiğini savunarak, anneliğin
yüce bir değer olduğunu anlattı. Bununla birlikte kadınların çocuk doğurma
makinesi gibi görülmesinin yanlış olduğunu gösterdi. Flört konusunda olumsuz
bir tutum takınmasa da, flörtün başlayacağı yaş ile varacağı nokta ile ilgili
çekincelerini dile getirdi."
Halide Edib, tüm bu fikirleri doğrultusunda kadın imgesini eserlerinde idealize ederek somutlaştırdı.
Halide Edib, tüm bu fikirleri doğrultusunda kadın imgesini eserlerinde idealize ederek somutlaştırdı.
YENİ TURAN
Ziya
Gökalp hayranı olan Edip, Gökalp’in arkadaş çevresi ile etkileşim halindeydi. Turancılığı
benimseyen Halide Edip, bu çevrenin etkisinde Yeni Turan adlı eserini kaleme
aldı. Halide Edib, 1917 yılında aile doktoru olan Adnan Adıvar ile evlendi. Bu
sırada kendisi okul açmak için Lübnan ve Suriye’de bulunuyordu. Babasına
verdiği vekalet ile nikahları kıyıldı. 1918’de İstanbul’a döndü. Hayatının bu
kısmına kadar olan yaşamını “Mor Salkımlı Ev” kitabında anlatmıştır.
“MUSTAFA KEMAL
PAŞA HAKLIYMIŞ!”
14
Ocak 1919’da Wilson Prensipleri Cemiyeti’nin kuruluşunda yer aldı. Bu cemiyet
işgalcilere karşı ABD ile işbirliği fikrindeydi. Cemiyet iki ay sonra kapandı. Mustafa
Kemal’e yazdığı mektupta Amerikan mandasını önerdi. Sivas Kongresinde bu önerisi
şiddetle reddedildi. Yazardaki Amerikan mandası düşüncesi ülkenin içinde
bulunduğu durumun çaresizliğinden kaynaklanıyordu. Nitekim yıllar sonra
vereceği bir röportajda “Mustafa Kemal Paşa haklıymış!” diyecekti.
TÜRK’ÜN ATEŞLE
İMTİHANI
15
Mayıs 1919’da İzmir’in işgaliyle halkın tepkisi alevlendi. İstanbul’da
mitingler düzenlendi. Halide Edib, bu mitinglerde kürsüde yer aldı. Sultan
Ahmet mitingindeki ateşli konuşması ile hafızalara kazındı. Bu nedenle işgal
kuvvetlerinin hedefi haline gelen edebiyatçı, eşiyle birlikte İstanbul’dan
Ankara’ya geçti. İngilizlerin İstanbul’u işgaliyle aralarında Halide Edib ve
Mustafa Kemal’in isminin de bulunduğu 6 kişinin idamına karar verildi.
Anadolu
Ajansı’nın kurulmasında rol oynayan Edib, burada gazetecilik de yaptı. 1921’de
yazdığı bir telgrafta Mustafa Kemal’e, orduya katılmak istediğini söyledi.
Sakarya Savaşı’nda onbaşı, Büyük Taarruz’un başlamasıyla gittiği İzmir’de başçavuş
oldu. Yaptığı hizmetlerden dolayı kendisine İstiklal Madalyası verildi.
Kurtuluş
Savaşı zaferinin ardından Ankara’ya taşındı. Milli Mücadele dönemindeki
anılarını meşhur eseri “Türk’ün Ateşle İmtihanı” kitabında yazıya döktü.
VEDA VAKTİ
Cumhuriyet’in
ilanından sonra Mustafa Kemal ile birtakım fikir ayrılıkları yaşadı. Türkiye’den
ayrılarak eşi Adnan Adıvar ile birlikte İngiltere’ye yerleşti. Sinekli Bakkal adlı
eserini gurbet yıllarında kaleme aldı.
1939’da
İstanbul’a dönen Halide Edib, kalan hayatında milletvekilliği dahil pek çok
işle meşgul oldu. 9 Ocak 1964’te böbrek yetmezliği nedeniyle hayata gözlerini
yumdu.
SAYGIYLA
ANIYORUZ…
Bugün
onu, 54’üncü ölüm yıldönümünde saygıyla anıyoruz. O kadındı. Kadınların
sesiydi. Sayısız mesleği vardı onun. Hepsinin üstesinden geldi. Kimi zaman
öğretmendi kimi zaman yazar, asker, gazeteci, milletvekili ve dahasıydı… Umutluydu,
mücadeleciydi. İdealleri vardı. Her zaman doğru bildiğinin ardından gitti.
Ve şu dizelerinin izinden ve umudundan hiç vazgeçmedi: “Gece
en karanlık ve ebedi göründüğü zaman gün ışığı en yakındır. Her gecenin bir
sabahı vardır.” Halide Edib Adıvar...
Yorumlar
Yorum Gönder