ATATÜRK BUGÜNLERİ GÖRSEYDİ CUMHURİYETİ İLAN EDER MİYDİ?
Alp Ramazanoğlu |
İnsanlığın
binlerce yıllık tecrübesi sonucu günümüze miras kalan en iyi yönetim biçimi
demokrasidir. Demokrasi en doğru şekilde iki türlü uygulanabilir; biri cumhuriyet
rejimiyle, diğeri meşrutiyet yönetimiyle.
Meşrutiyet
demokrasilerinde ülkeyi yöneten hanedan, yetkilerinin çoğunu halka
devretmiştir. Hatta yetkileri, sembolik düzeye kadar indirilmiştir. Bunun en
bilinen örneği olan İngiltere’de kral veya kraliçeler, yetkilerinin çok önemli
bir kısmını halka bırakmıştır. Ülke, halk tarafından seçilen hükümet ve
parlamento tarafından yönetilmektedir.
Osmanlı
İmpratorluğu’nda 1876-1877 yıllarında ilk kez denenen ancak 1908-1922 arasında fiilen
uygulanan rejim de İngiltere’deki meşrutiyet yönetimine benzemektedir. İşin
ilginç yanı Osmanlı İmparatorluğu’nu 1908-1922 yıllarında yöneten padişahların
sahip olduğu yetkiler, 2018 Türkiye’sinde cumhurbaşkanının sahip olduğu
yetkilerin çok çok altındadır.
PADİŞAHTAN GÜÇLÜ
CUMHURBAŞKANI
Türkiye
bir cumhuriyet olmasına rağmen padişahtan daha fazla yetkiye sahip bir cumhurbaşkanı
tarafından idare ediliyor. Üstelik bu yetkiler, 16 Nisan 2017 Referandumu’nda
kabul edilebilir bir çoğunlukla değil, hile söylentileri arasında yüzde 51’e
49’luk küçük bir farkla kabul edildi. Birilerinin yetki aç gözlülüğü, toplumu
bir karpuz gibi ortadan ikiye ayırdı.
Meşrutiyet
rejiminde, halk tarafından seçilen yöneticiler daha fazla yetki talep etmezken;
cumhuriyet rejiminde, seçilen bazı yöneticiler sahip olduğu yetkilerden bir türlü
tatmin olmuyor. Hep daha fazlasını istiyor. Yöneticilerin bu hırsı ülkeyi önce
otoriter yönetime sonrasında diktatörlüğe götürüyor. 20’nci yüzyılda
Almanya’nın Hitler döneminde tattığı bu acı tecrübenin benzerini günümüzde
Türkiye yaşıyor.
CUMHURİYETİN
RİSKİ
Peki
meşrutiyet rejimindeki demokrasiler, diktatörlüğe dönüşmezken niçin cumhuriyet
rejimleri böyle bir risk taşıyor? Bunun yanıtını inanın ben de bilmiyorum.
Günümüzde
yaşadığımız OHAL sürecine, tek sesliliğe ve otoriterleşmeye bakınca cumhuriyetin
demokrasi getirdiğine yönelik inancımı kaybediyorum. Kendime şu soruyu
soruyorum: Acaba Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, kurduğu cumhuriyetin, birileri
tarafından diktatörlüğe dönüştürüleceğini öngörebilseydi, cumhuriyeti ilan eder
miydi?
BİR ÜTOPYA
Tarih
biliminin ‘Her olay, yaşadığı çağın koşullarına göre değerlendirilir’ ilkesi
vardır. Ben bu ilkenin dışına çıkarak düşündüğümde şu yorumda bulunuyorum: Eğer
Atatürk, 2018 Türkiye’sinin koşullarını bilebilseydi; Osmanlı hanedanından
tıpkı II. Mahmud gibi yenilikçi ve Batıcı bir padişahı tahta geçirir, onunla
birlikte ülkeyi modernleştirir, İngiltere’de olduğu gibi meşrutiyet
demokrasisini sağlam temeller üzerinde kurardı.
Bugün
Osmanlı hanedanını sömürerek, ‘Osmanlıcıyız’ diyerek iş başına gelen ve bir
padişahtan daha fazla yetki sahibi olmak için otoriterleşen zihniyet, bizzat
Osmanlı hanedanı tarafından akamete uğratılırdı.
Bir
ütopya hayal edin; Türkiye Devleti’nin padişahı, girdiği seçimlerde halkın en
fazla yüzde 49 oyunu alabilmiş bir siyasetçinin, tüm yetkileri tek elde
toplamak istemesine ne kadar sessiz kalabilirdi?
Yorumlar
Yorum Gönder