OĞUZUN TARİH YOLCULUĞU
Mert Ramazanoğlu |
Günlerden
bir gün, Ay Kağan bir erkek çocuk doğurdu. Bu çocuğun yüzü gök gibi parlaktı. Ağzı
ateş kızılı, gözleri ela, saçları ve kaşları kara idi. Çocuk anasının göğsünden
bir defa süt içti, bir daha içmedi. Çiğ et, aş ve şarap istedi. Kırk gün sonra
büyüdü, yürüdü, oynadı.
Ayağı
öküz ayağı, beli kurt beli, omuzları samur omuzu, göğsü ayı vücudu gibiydi.
Bütün vücudu tüylü idi. Yılkı güder, ata biner, av avlardı. Bu yiğidin adı Oğuz
Kağan’dı.
Oğuz
Kağan, bir gün Tanrı'ya yalvarmaktayken karanlık bastı ve gökten bir gök ışık
düştü. Işığın ortasında bir kız oturmaktaydı. Bu öyle güzel bir kızdı ki; gülse
mavi gök gülüyor, ağlasa mavi gök ağlıyordu. Oğuz Kağan, onu görür görmez
sevdi. Bu kız, Oğuz Kağan’a üç erkek çocuk doğurdu. Birincisine Gün, ikincisine
Ay, üçüncüsüne de Yıldız adını koydular.
Yine
bir gün Oğuz Kağan ava gitti. Bir gölün ortasında bir ağaç gördü. Ağacın
kovuğunda bir kız oturuyordu. Gözü gökten daha gök idi. Saçları dere gibi
dalgalı, dişleri inci gibiydi. Oğuz Kağan’ın onu görünce aklı gitti. Günler ve
gecelerden sonra bu hatun da Oğuz Kağan’a üç erkek çocuk doğurdu. Birincisine
Gök, ikincisine Dağ, üçüncüsüne Deniz adını koydular.
BOZOKLAR VE
ÜÇOKLAR
Oğuz
Kağan'ın aksakallı, tecrübeli bir veziri vardı. Adı Uluğ Türk idi. Uluğ Türk,
bir gün düşünde bir altın yay ve üç gümüş ok gördü. Uykudan sonra düşte
gördüklerini Oğuz Kağan'a anlattı. Oğuz Kağan, ertesi gün oğullarını çağırttı.
Gün, Ay ve Yıldız’a tan yönüne; Gök, Dağ ve Deniz’e tün yönüne doğru ava çıkmalarını
emretti.
Gün, Ay ve Yıldız, çok avlar çok kuşlar avladıktan sonra yolda bir altın yay buldular. Bunu alıp babalarına verdiler. Bu üç kardeşe Bozoklar denildi. Gök, Dağ ve Deniz de çok avlar, çok kuşlar avladıktan sonra yolda üç gümüş ok buldular. Bunları aldılar ve babalarına verdiler. Bu üç kardeşe de Üçoklar denildi.
Gün, Ay ve Yıldız, çok avlar çok kuşlar avladıktan sonra yolda bir altın yay buldular. Bunu alıp babalarına verdiler. Bu üç kardeşe Bozoklar denildi. Gök, Dağ ve Deniz de çok avlar, çok kuşlar avladıktan sonra yolda üç gümüş ok buldular. Bunları aldılar ve babalarına verdiler. Bu üç kardeşe de Üçoklar denildi.
Oğuz
Kağan, büyük kurultayı topladı. Herkesi çağırdı. Sağ yanında Bozoklar oturdu, sol
tarafında Üçoklar… Kırk gün kırk gece yenildi, içildi. Kırk gün sonunda Oğuz
Kağan, oğulları arasında yurdunu paylaştırdı.
NİCE DEVLETLER
YIKIP NİCESİNİ KURDULAR
Oğuz
oğulları, dört bir yana yayıldı, birçok devlet kurdu. Kimi zaman yıkıldılar,
yeniden ayaklandılar. Kimi yolculuğu bıraktı, atından indi, yerleşti. Kimi
yoluna devam etti. Biri Anadolu’yu öbürü İstanbul’u fethetti. Biri Konya’ya kadar
geldi, oradan Selanik’e iskan edildi.
İki
katlı bir evde gök yüzlü Oğuz, bu kez mavi gözleriyle dirildi. Mavi gözlü bu
yiğit büyüdü, Mustafa Kemal oldu.
Oğuz
Kağan’ın, yurdunu oğullarına paylaştırması gibi Mustafa Kemal de aklını bağımsızlık,
egemenlik ve cumhuriyete; kalbini demokrasi, eşitlik ve sevgiye paylaştırdı. Bu
ülkü ışığında bir vatan inşa etti. O vatanın adı Türkiye Cumhuriyeti oldu.
Yorumlar
Yorum Gönder