BÜTÜN SUÇ GAZETECİLERİN Mİ?
Alp Ramazanoğlu |
Bugün
Türkiye’nin içinde bulunduğu, baskı ortamından en çok etkilenen meslek grubu,
benim de aralarında bulunmaktan onur duyduğum gazeteciler. Gazete, televizyon,
internet, radyo, dergi demeden basın yayın sektörünün tamamını kuşatan baskı,
patronundan çalışanına kadar herkesin üzerinde bir balyoz etkisi yaratıyor.
Üstelik bu baskı sadece iktidardan gelmiyor. İlginç bir şekilde muhalefetin de
baskısıyla mücadele ediyor gazeteciler.
*
Türkiye’de
gazeteciyseniz; özellikle de muhalifseniz, düşündüğünüzü ifade etmek hele de
bunları yazıya dökmek kolay iş değil. Yazmak isteyip de yazamadıklarını benim
gibi kendi oluşturduğu platformlarda yazan meslektaşlarım da var elbet. Ancak
burada da eşinizden, anne babanızdan ve kardeşlerinizden uyarı alıyorsunuz.
Sizin işinizi kaybetmenizden hatta hapse atılmanızdan korkan ailenizin
endişelerini yatıştırırken buluyorsunuz kendinizi.
*
Sokaktaki
bir simitçinin ve hastanedeki bir doktorun olduğu gibi her gazetecinin bir
siyasi görüşü var. Üstelik bizlerin işi, siyaset ve ülke gündemiyle doğrudan
alakalı olduğu için bir fikir sahibi olmaya herkesten fazla hakkımız var.
Muhalif
olmak kadar iktidar destekçisi olmak da bir gazetecinin en doğal hakkı… Haberlerini
yorum katmadan tarafsız bir şekilde verebildikten sonra siyasi görüşün bir
önemi de yok. Bu bağlamda gazetecilik
geçmişi olmayan, haber yazmayı dahi bilmeyen, bugün bir şekilde köşe yazarı
sahibi yapılmış kişilerin taraflı görüşlerini bu mesleği icra edenlere mal
etmek en büyük haksızlık.
*
Ülkede
yolunda gitmeyen ne varsa bunu medyadan bilmek işin kolaycılığı… Gazetecileri
günah keçisi yapınca yatışıyor vicdanlar. Ülkede yaşanan onca sorun onca kavga
bir anda diniyor. Sorumluyu bulduktan sonra sanki her şey çözülmüşçesine
rahatlıyorlar. Daha doğrusu rahatladıklarını sanıyorlar.
Acımasız
eleştirileri yapanlar, medya patronlarına ve çalışanlarına gazeteciliği
bırakmalarını tavsiye ediyorlar. Medya patronunun; yüzlerce çalışanından
sorumlu olduğunu, bu insanlara ekmek kapısı olduğunu yok sayarak… Ekmeğinin
derdinde olan bir medya çalışanının ise bakmakla yükümlü olduğu bir ailesi,
çocukları olduğunu, kira veya ev taksiti borcu olduğunu görmezden gelerek…
*
Merak
ediyorum, basın mensuplarına bu hakaretleri yapanların sosyoekonomik durumu ne?
Hiç hayat mücadelesi içerisine girmişler mi yoksa parazit gibi yaşayan tipler
mi?
Bu
mesleğin okulunu okumuş, bu mesleğe yıllarını vermiş ve vermekte olan
insanların işlerine emeklerine laf söyleme hakkına hiç kimse sahip değil. Eğer
siz de benim gibi hür bir medya hayali kuruyorsanız, o zaman basın özgürlüğüne
kıymet veren insanları bu ülkenin başına getireceksiniz.
Türkiye’yi
basın özgürlüğü konusunda 200 ülke arasında son sıralara yerleştiren, tutuklu
gazeteci bakımından ise üst basamaklara yükselten iktidar anlayışını bu ülkeye
hakim kılmayacaksınız.
*
Eğer
muhalifseniz, iktidara oy veren insanları ikna etmeye çalışacaksınız. İkna
edeceksiniz ki hem ülkeyi hem de medyayı içine düştüğü bu ortamdan kurtaracaksınız.
Şahsen ben bu dediklerimi kendi çevrem içerisinde var gücümle yapmaya gayret
ediyorum.
Klavyeden
seslenerek gazetecileri suçlamak, onları günah keçisi yapmak kolay. Eğer varsa
cesaretiniz buyurun sizler de en azından kendi çevrenizde çaba gösterin. Yoksa
susun.
Yorumlar
Yorum Gönder