KRİZDEKİ GÜZEL ÜLKEM

Alp Ramazanoğlu |


Türkiye, döviz kurundaki yükselişe bağlı olarak ciddi bir ekonomik kriz yaşıyor. Son 16 yılda ekonomide üretimi hiçe sayarak bir tüketim ekonomisi yaratan iktidar; bu yanlışın sorumluluğunu alıp çözüm üretmek yerine, dış güçleri suçlamaya devam ediyor.

Evet, Türk ekonomisinde dövizi bu denli harekete geçirecek doğal bir kriz ortamı yoktu. Ekonomimiz, ABD ile yaşanan Papaz Brunson ve daha birçok gerilimin bedelini ödüyor. Buradan kaynaklı Amerikan yaptırımlarının bir sonucu olarak kriz yaşıyor. İktidar yanlısı yazarların bu söylemine katılıyorum. Ancak ayrı düştüğüm nokta, 16 yıllık dönemde üretimin hiçe sayılması…

EKONOMİMİZ YERLİ VE MİLLİ Mİ?

Ekonomimiz tarım ve hayvancılıktan sanayiye, teknolojiden hizmet sektörüne kadar, sözde değil özde “yerli ve milli” olsaydı, dövize bağlı enflasyon yükselişinden böylesine etkilenmezdik.

Çok değil, 15-20 yıl öncesine kadar ilkokullarda öğretmenlerimiz ülkemizle ilgili şu güzel ifadeyi kullanırdı: “Türkiye, kendi kendine yetebilen bir ülke.” 2002 ve sonrasına baktığımızda yürütülen ekonomik politikalar, bizi bu ifadenin tam zıttı bir ülke haline getirmiş durumda.

Türkiye, petrol ve doğalgaz kaynaklarına sahip bir ülke olmadığı için doğal kaynaklara bağlı ürünlerdeki artışı, akaryakıt fiyatlarındaki yükselişi anlıyorum. Ancak Türkiye’nin dışarıdan elektrik ithal etmesini kabul edemiyorum. Avrupa ülkeleri arasında en geniş topraklara sahip 2’nci ülke olarak, elektrik üretimini gerçekleştirecek ve ihraç edecek tesisleri kuramamamıza tepkisiz kalınmasını anlamıyorum.

YANLIŞLARIN BEDELİ

Plastiği bile dışarıdan aldığımız için yüzde 100’ü ülkemizde üretilen suyu bile zamlı içiyorsak; tarımdan sanayiye kadar üretimi teşvik etmek yerine ithalat kolaycılığına kaçmanın bedelidir 2018 krizi.

Kendi nüfusunu istihdam edemezken, 4 milyonu Suriyeli olmak üzere; Afgan, Pakistanlı, Iraklı, İranlı, Afrikalı, Ermeni, Gürcü, Orta Asyalı, Moldovalı ve daha çeşit çeşit nice kıtadan ve ülkeden 5 milyonu aşkın mülteciye ev sahipliği yapmanın bedelini ödüyoruz ki, bu apayrı bir yazının konusu…


VENEZUELA OLUR MUYUZ?

2002’den bu yana belki de tek olumlu gelişme, yerli silah sanayisinin geliştirilmesiydi.

Buradaki başarı diğer sanayi ve teknoloji kalemleri ile tarım ve hayvancılığa da taşınsaydı yüzde 17,9 olarak açıklanan, ancak yüzde 40’larda hissedilen enflasyonu yaşamazdık. Liramız sadece dolar karşısında değil, tüm para birimleri karşısında erimez, “Acaba Venezuela olur muyuz?” sorusunu sormazdık.

Türkiye, tarihinde hem ekonomik hem siyasi pek çok krizi başarıyla atlatmış bir ülkeydi.

16 yıldan bu yana yaşadığı geri gidişi ve ülkenin mülteci havuzu haline geldiğini gördükçe; yaşadığımız bu krizi başarıyla atlatacağımıza inancım kalmıyor.

Yanılmayı her şeyden çok istiyorum...

Yorumlar

Popüler Yayınlar