CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN ÖNÜNDEKİ İKİ SEÇENEK

Alp Ramazanoğlu |



Türkiye, 16 Nisan 2017’de yapılan Anayasa Değişikliği Referandumu ile kıl payı farkla başkanlık sistemine geçmişti. Referandum sonuçları, toplumun yüzde 50 yüzde 50 olarak adeta karpuz gibi ortadan ikiye ayrıldığını bizlere gösterdi.

Devamında yapılan 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı ve Genel Seçimleri ile 31 Mart Yerel Seçimleri söz konusu bloklaşmanın sürdüğünü gösteren sonuçlar ortaya çıkardı.

İTTİFAKLAR DÖNEMİ

Yeni sistemde iktidar olmanın şartı yüzde 50+1 olunca çeşitli siyasi partilerde adına “ittifak” denilen bir tür koalisyon mecburiyeti doğdu. İttifaklar nedeniyle hiçbir siyasi parti, kendi politik duruşu üzerinden rahatça hareket edemez oldu. İttifak içindeki siyasi partiler arasında ortak bir strateji üzerine siyaset inşa edildi. Bu durum parti kimliklerine zarar verir hale geldi.

Bir yanda AK Parti-MHP dışarıdan BBP destekli oluşan Cumhur İttifakı, diğer yanda CHP-İYİ Parti-SP ve dışarıdan destekli HDP’den oluşan Millet İttifakı, Türk siyasetine yön veren iki ittifak olarak ortaya çıktı.

Birbirinden oldukça farklı partileri bir araya getiren Millet İttifakı, Cumhur İttifakı karşısında oluşturulmuş esnek bir beraberlik olduğu için partiler kendi politikalarını oluşturma noktasında daha özgür hareket etti.

Ancak Cumhur İttifakı’nda durum öyle olmadı. Milliyetçi ve muhafazakar koalisyonu olarak ortaya çıkan Cumhur İttifakı, taban olarak birbirine benzer partilerden oluşuyordu. Bu benzerlik ittifakı oluşturan partilerin bağımsız görünürlüğünü etkiledi.

AK PARTİ’NİN YENİ ÇİZGİSİ
Cumhur İttifakı kurulduğu anda herkes MHP’nin AK Parti içinde eriyeceğini düşünüyordu. Ancak beklenenin çok çok aksine MHP, AK Parti’yi kendi politikalarına çekti ve adeta AK Parti, MHP’lileşti.

Muhafazakar-demokrat kimliği ile toplumun çeşitli kesimlerini bir araya getiren; Kürtlere, Alevilere, Romanlara, Ermenilere açılımlar yapan AK Parti, tıpkı MHP gibi Türk-İslamcı-Milliyetçi bir partiye dönüştü.

AK Parti’nin bir ideolojik temele sahip olmaması tıpkı eskilerin ANAP’ı, DP’si, DSP’si gibi lider partisi olması tarihi ve ideolojik kökleri olan MHP karşısında erimesine neden oldu. Nitekim Orta Anadolu ve Karadeniz’de AK Parti ve MHP’nin ayrı ayrı girdiği belediye seçimlerinin tamamını MHP kazandı. Kısacası vatandaşlar milliyetçi ideolojinin asli partisi varken, kopyasına itibar etmedi.

Cumhur İttifakı Türkiye Genelinde yüzde 52 oy alırken; İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere en önemli büyükşehirleri kaybetti. Ellerinde Bursa dışında Türkiye’ye yön veren hiçbir şehir kalmadı. Özellikle 6 büyükşehrin 5’i CHP liderliğindeki Millet İttifakına geçti.

BÜYÜKŞEHİRLERİN TUTUMU

Türkiye’nin lider kentleri, Cumhur İttifakı’nın beka söylemiyle oluşturduğu karşı tarafı ötekileştiren, suçlayan ve hatta terörist ilan eden propagandalara itibar etmedi. Herkesi kucaklayan, birlik ve beraberliği önceleyen söylemleri tercih etti. AK Parti, MHP etkisindeki sert çizgisi nedeniyle büyükşehirlerde Millet İttifakı’na taşra şehirlerde ise bu sert çizginin gerçek sahibi olan MHP’ye kaybetti.

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin “gerçek oyumuz yüzde 18” iddiasında bulunması ortağı AK Parti’ye “sizin gerçek oyunuz yüzde 33-34, bana mecbursunuz” mesajıydı sanki…

‘TÜRKİYE İTTİFAKI’NA NE OLD?

Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Türkiye İttifakı” söylemi, MHP mecburiyetinden kurtulma çabasının işaretiydi.

Ancak CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan linç saldırısı ve Cumhur İttifakı’nın failleri takdir eden tutumları, Türkiye İttifakı girişiminin ölü doğmasına yol açtı.

AK PARTİ İÇİN TERCİH VAKTİ

Şimdi Cumhurbaşkanı Erdoğan ve partisi AKP’nin önünde iki yol var. Birincisi MHP ile Cumhur İttifakı’nı sürdürüp Cumhurbaşkanlığı Sisteminde ısrar etmek ve MHP ideolojisi etkisinde oy erimesi yaşamaya devam etmek. İkincisi CHP ve İYİ Parti’nin katkısı ve meclisteki milletvekili sayısıyla referanduma dahi gitmeden Parlamenter Sistemi geri getirmek, eski demokrasi-özgürlük iddiasındaki AK Parti politikalarına dönmek.

Ben Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ikinci seçeneği kabul edip, iktidarını yeniden tesis edilecek bir güçler ayrılığı ilkesiyle paylaşacağını düşünmüyorum. Erdoğan’ın bu ısrarı ise nasıl 31 Mart’ta büyükşehirleri kaybettirdiyse, bir sonraki genel seçimlerde belki de Cumhurbaşkanlığını kaybettirecek.

Bekleyip göreceğiz, en geç 2023 Haziran’ında...

Yorumlar

Popüler Yayınlar