ARAP ÜLKELERİNDEKİ ARAP KARŞITLIĞI

Alp Ramazanoğlu |


Son yıllarda Arap ülkeleri diye bilinen ülkelerde Arap karşıtlığı yükseliyor. Bu ülkelerin halklarında İslamiyet öncesindeki özlerine dönüş, atalarını anlayış ve Arap emperyalizmi altında yitip giden dillerini arayış söz konusu. Bu nedenle de Arap ve Araplığa dair ne varsa gitgide nefret objesi haline geliyor.

Birçoğunuz “Arap ülkelerinde Arap karşıtlığı nasıl yükselir?” diye sorabilir hatta şaşırabilirsiniz. Ancak bugün Arap diye bildiğimiz çoğu insanın İslamiyet’i kabul ettikten sonra Araplaşan farklı etnik toplulukların torunları olduğunu bildiğinizde, yükselen Arap karşıtlığını da anlıyorsunuz.

İslami kaynaklı terörün gelişimiyle beraber dünyada yüzyıllardır yaygın olan Arap eşittir İslam algısının birleşimi, gayrimüslim uluslarda zaten kötü olan Arap imajını daha da diplere çekti. Kökeni Araplıkla alakası olmayan Türk, Fars, Afgan, Pakistanlı, Kürt, Çeçen, Arnavut gibi İslamcı teröristlerin yaptıkları katliamlar Araplara mal edildi. Tabi ki bu grupların aralarında yüksek sayıda Arap vardı. Ama failler Müslüman’dır, dolayısıyla Arap’tır anlayışı, dünyada kabul gördü.

Bu durumun da etkisi ve yükselen etnik ulusçuluk neticesinde Arap ülkelerinde kendini Araplıktan hariç tutma, İslamiyet öncesindeki etnik kökenlerine sahip çıkma ve kendini o etnik kökenle ya da mensubu olduğu ülkenin adıyla tanımlama durumu ortaya çıktı. Müslüman olmayan ya da laik-seküler Araplarda yayılan bu akım radikal olmayan muhafazakar ve dindar Araplarda bile ilgiyle karşılanmaya başladı.

20’nci yüzyılda yükselen Arap milliyetçiliği bugün yerini tam tersi Araplığı reddetme anlayışına bıraktı.



PEKİ HANGİ ÜLKELER GERÇEKTEN ARAP?

Dünyada Arap Ligi üyesi 22 devlet var. Halkın çoğunluğu Müslüman olup Arap azınlığa sahip olan 2 devlette de Arapça resmi dil ilan edilmiş. İsrail’de ise halkın yüzde 25’i Arap olduğu için Arapça, İbranice ile birlikte iki resmi dilden biri. Dolayısıyla dünyada toplam 25 ülkede Arapçanın resmi dil statüsü var. Peki bu ülkelerden kaç tanesi gerçekten Arap?

- İsrail, hepimizin bildiği gibi bir Yahudi devleti ve Arap olmadığı herkesçe bilinen bir durum. Bu yazıda yer almasının tek nedeni ülkede Arapçanın resmi dil statüsü bulunması.

- Eritre ve Çad, Arap Ligi üyesi olmayan ancak Arap azınlığı bulunduğu için resmi dilleri arasında Arapça bulunduran iki ülke. Bu ülkelerde etnik gruplar Arapça konuşan azınlık da dahil Afrika’nın yerli uluslarından oluşuyor.

Gelelim kökeni Arap olmayan ancak Araplaşmış, hatta Arap Ligi’ne üye olmuş ülkelere:

- Sudan, Moritanya, Cibuti, Somali ve Komorlar… Bu beş ülkenin halkları Arapların aksine siyahi ırka mensuplar. Hepsi Afrika’nın yerli etnik gruplarının torunları.

- Batı Sahra da dahil olmak üzere Fas, Cezayir ve Libya halkları etnik köken olarak Berberi ve Tuareglerden oluşuyor.

- Tunus halkı ise Roma İmparatorluğuna bile diz çöktürmüş Kartacalıların ve efsanevi komutan Hannibal’in torunları.

- Mısır’ı söylemeye bile gerek yok. Onlar, Antik Mısır halkının bugünkü mirasçısı olan 80 milyon aşan bir halk.

- Lübnan ve Filistin, tarihin gördüğü en büyük denizci medeniyetlerden biri olan Fenikelilerin torunları.

- Suriyeliler, Iraklılar, Ürdünlüler ve Kuveytliler; dünya medeniyetinin beşiği olan Mezopotamya uygarlıklarının; yani Asurların, Sümerlerin ve Babillerin torunları.


Gerçek Araplar:

Arapların anavatanı Arap yarımadasıdır. Etnik köken olarak da dil ve kültür olarak da özbeöz Arap olan ülkeler ise Arap yarımadasında yer alan devletlerdir.

Bu ülkeler; Suudi Arabistan, Yemen, Umman, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar ve Bahreyn’dir. Toplam nüfusları ise sadece 71 milyondur.

Buna karşın Araplaşan halklarla birlikte dünyada 430 milyon civarı insan anadil olarak Arapça konuşuyor.

KADİM UYGARLIKLARIN ARAPLAŞMA NEDENİ

Hz. Muhammed, “Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap olana üstünlüğü yoktur. Üstünlük takvadadır” öğretisine rağmen Dört Halife döneminden sonra İslam Devleti’ni yöneten Emeviler, sözün tam manasıyla Arap emperyalizmini uyguladı. Fethettikleri ve Müslümanlaştırdıkları topraklarda yoğun bir Arap kültürü ve Araplaştırma politikasını hayata geçirdiler.



Bugün Araplaşmış olan ülkeler, Emevi döneminde ilk fetihlerin yapıldığı topraklar. Buradaki halkların milli benlikleri Roma ve Bizans imparatorlukları dönemlerinde büyük bir erozyona uğramıştı. Zaten yok olmakta olan milli benlikleri, Arap fetihleriyle ve İslamiyet’i kabul etmeleriyle son darbeyi aldı. Orta Doğu’dan Kuzey Afrika’ya kadar fethettikleri devasa topraklara kendi halkını göç ettirecek kadar nüfusa sahip olmayan Araplar, o kadim halkları bu sayede Araplaştırabildiler. 



DİĞER MÜSLÜMAN MİLLETLER NİÇİN ARAPLAŞMADI?

Türki milletler ve İrani halkların milli bilinci çok güçlüydü. Bu uluslar Roma veya Bizans kültürü etkisinde değil, kendi kurdukları devasa imparatorluklarla dünyanın en önemli güçlerindendi.

İrani halklar Emevi döneminde Müslüman olmasına rağmen bu sayede Araplaşmadı. Türki milletler ise Emevilerin tüm baskılarına ve katliamlarına rağmen Müslüman olmadı, büyük direniş gösterdi. Abbasi döneminin hoşgörü politikası ve Türk devletleriyle kurulan iyi ilişkiler neticesinde İslam’la tanıştılar.

Savaşçı yapıları nedeniyle kısa sürede İslam ordusunun başına geçtiler. Selçuklu İmparatorluğu ve sonrasında tarihin gördüğü en büyük İslam devletini Osmanlı İmparatorluğu’nu kurdular. Kendilerini Müslüman yapan Araplar da dahil olmak üzere tüm İslam milletlerinin liderliğini üstlendiler.

Balkanlı, Kafkasyalı Hintli ve Güneydoğu Asyalı Müslümanlar ise Emeviler’den çok sonra ve Türkler aracılığıyla İslamla tanıştıkları için Araplaştırma siyasetine maruz kalmadılar. Böylece milli benliklerini korumayı başardılar.

Tabii Araplaşmayan Müslüman ülkelerde İslamiyet’in Arapça ibadet geleneği nedeniyle Arap kültürüne ve diline ait pek çok öge bulunuyor. Ancak bu başka bir şey Araplaşmak bambaşka bir şey…



TÜRKİYE’DE NELER OLUYOR?

Türkiye, siyasal İslam’ın etkisiyle son yıllarda büyük bir Araplaşma tehdidi altındaydı. Ancak Suriye savaşı nedeniyle oluşan zorunlu Suriyeli göçü sonrasında Türk halkı en dindarından en sekülerine, Araplarla ve Araplaşan bu kavimlerle arasındaki uçurumun ne denli büyük olduğunu gördü.

Sürecin sonunda Türk halkında bir öze dönme, kültürüne ve diline sahip çıkma, Atatürk ve onun fikirlerine olmadığı kadar sarılma ve saygı meydana geldi.

Anıtkabir’e 2019 yılında yaklaşık 5 milyon insanın ziyaret etmesi ve rekor kırılması, bunun en önemli işaretlerinden.

Her şerde bir hayır varmış…

Yorumlar

Popüler Yayınlar