YENİ GÖKTÜRK FEDERASYONU

Alp Ramazanoğlu |



Türklerin tarihleri boyunca kurdukları en uzun ömürlü ve en güçlü devlet şüphesiz Osmanlı İmparatorluğu’ydu. Türk ulusu, Osmanlı İmparatorluğu ile 3 kıtaya yayıldı, 20 milyon kilometrekare toprakla, onlarca milleti yöneten bir süper güç haline geldi. 

OSMANLI ARMASI
O muhteşem dönemlerinde dünyayı titreten Türkler, ne yazık ki Osmanlı hanedanı nazarında askerlik hizmeti ve tarımsal üretimi üstlenme görevleri dışında bir kıymet görmüyordu.

Bu yönleriyle Osmanlı asırları; Türklüğün öksüz, bir o kadar asi ve kaderin cilvesi olsa gerek dünyaya hükmettiği altın çağları oldu.

Bir Türk olarak Osmanlı İmparatorluğu’na baktığımda kızgınlığı da minneti de bir arada yaşıyorum. Soydaşı oldukları Türklere zulüm de ettiler, Türklüğün adını arşa da çıkardıklar. Bu nedenle Osmanlı deyince yüreğimde buruk bir gurur hissediyorum. 

Keşke diyorum Osmanlı ailesinde, Göktürk hanedanının çeyreği kadar Türklük sevgisi ve şuuru olsaydı… 

BUGÜNKÜ ACILARIN TEMELİ

Osmanlı’nın 6 asırlık uzun ömründe Balkan ve Orta Doğu politikaları için onlarca devlet adamı kafa yorarken; Türkistan, Kafkasya ve Kırım için yalnızca 3 devlet adamının çaba harcaması; bugün çözümü imkansıza yakınlaşmış tarihi meselelerimizin başlangıcını teşkil etti.

Maalesef asırlar boyu büyük önem atfettiğimiz Balkanlar ve Orta Doğu ulusları tarafından zayıf düştüğümüz ilk anda ihanet gördük. Ne fethedilen toprakları elimizde tutabildik ne de sırt çevirdiğimiz soydaşlarımızı kurtarabildik.

Gayrimüslim Sırp, Yunan, Rumen ve Bulgar halklarının çoğunlukta olduğu Balkan topraklarını elde tutmak için asırların askeri ve ekonomik gücü yok yere tüketildi. Halbuki Müslüman Boşnakların, Arnavutların, Makedonların ve Türklerin çoğunlukta olduğu Balkan vatanı bir hat halinde belirlenebilirdi. Bu sınırlar Müslüman halkın da desteğiyle tıpkı Anadolu örneğinde olduğu gibi güçlü bir şekilde savunulabilir ve elde tutulabilirdi.


OSMANLI İMPARATORLUĞU'NUN EN GENİŞ SINIRLARI


O dönem Türk, Çerkes ve Arap hükümdarları olan Müslüman Memlükler ile kutsal topraklar için savaştık. Oysa ki Mekke, Medine, Kudüs ve tüm Orta Doğu zaten Müslüman hakimiyetindeydi. Bir Haçlı tehlikesi yoktu. Evet Memlüklerle rekabet halindeydi Osmanlı. Ancak rakibinin Osmanlı’yı topyekün ortadan kaldırmak gibi bir siyasi hedefi yoktu. Çekişmenin temeli Orta Doğu coğrafyasında daha fazla etkin olabilme mücadelesiydi.

İran ile defalarca yapılan mezhep savaşlarını bunun dışında tutuyorum. Çünkü İran’ın Anadolu Aleviliğini kullanarak Sünniliğe ve Osmanlı otoritesine karşı saldırgan bir siyaseti söz konusuydu. Burada yapılan savaşlar bir nefsi müdafaa anlamı taşıyordu.

Sözün özü Gayrimüslim topraklarını elde tutmak için Avrupa’da; zaten Müslüman olan toprakları din kardeşlerinden almak için Orta Doğu’da Osmanlı’nın gücü yok yere heba edildi. Osmanlı bu bölgelerde savaşlardan savaşlara koşarken, doğusundaki Türk ve İslam yurtları bir bir düşüyordu. Güçlenen Çin, Doğu Türkistan’ı yuttu. Güçlenen Rusya; Batı Türkistan’ı, Kırım’ı, Kafkasya’yı istila etti.

Yorgun ve zayıf düşen Osmanlı, emperyalist Avrupa’nın baskısıyla gayrimüslim Balkan uluslarına bağımsızlık verdi. Kurulan o devletler 1912 yılında ittifak gücü oluşturarak Osmanlı’ya saldırdı. Ve maalesef Müslüman Balkan toprakları; Arnavutluk, Kosova, Bosna-Hersek, Sancak, Makedonya ve Batı Trakya kaybedildi. Ege’deki adalarımız da gitti, Girit de, Kıbrıs da yitirildi. 

Zamanında Müslüman Memlükleri yok ederek fethettiğimiz Orta Doğu ve Kuzey Afrika toprakları Arap ihanetinin de katkısıyla; İngiltere, Fransa ve İtalya tarafından paylaşıldı. 


Mustafa Kemal Atatürk olmasaydı ana yurdumuz Anadolu ve Trakya bile elimizde olmayacaktı.

MİLLİ ŞUURUN ÖNEMİ

Devletler zayıf düştüğünde onu tekrar ayağa kaldıracak olan şey milli bilinçtir. Ve bu bilinç aynı dili aynı dini aynı kültürü ve aynı ülküyü paylaşan toplumlarda oluşur ve harekete geçer. Yani uluslarda... İşte Mustafa Kemal önderliğinde Anadolu’yu ve Trakya’yı kurtaran Türk'ün azim ve kararlılığının temeli bu birliktelikti.

Osmanlı hanedanında o milli şuur maalesef noksandı. Osmanlı eğer topraklarını, Göktürkler gibi Türklerin ve Türklere yakın ulusların yaşadığı coğrafyalar üzerine şekillendirseydi, bizler çok farklı bir bugünü yaşardık. 

Evet Viyana kapılarına dayanmazdık. Budapeşte’yi, Belgrad’ı, Bükreş’i Sofya’yı, Atina’yı almazdık. Kutsal topraklar Mekke, Medine ve Kudüs’ün yönetimi ise din kardeşlerimizde olurdu.

Ancak tam aksine o muazzam gücümüzü Doğu ve Batı Türkistan’ı, Kırım’ı Kafkasya’yı, Müslüman Balkanları, Kıbrıs’ı ve burnumuzun dibindeki Ege adalarını korumak ve yüceltmek için harcardık.

Viyana’ya kadar fethettiğimiz Avrupa’da bugün Edirne sınırımız oldu. Orta Doğu’da zaten yokuz. Üstüne bir de Kudüs artık Yahudilerin elinde…

Neye yaradı onca fetih? 

PEKİ YA OSMANLILAR GÖKTÜRKLER GİBİ DÜŞÜNSEYDİ?

Osmanlı’nın çok kudretli olduğu, karşısına Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu, İran gibi büyük güçlerin ordu bile çıkaramadığı bir çağa tekrar dönelim. Eğer o dönem devleti yönetenlerde Göktürklerdeki ulusal bilinç ve vizyon olsaydı:

- Rusya ve Çin’in bu kadar güçlenmediği o zamanlarda Orta Asya’daki soydaşlarımızla birleşilebilirdi. En kötü ihtimalle Alman Konfederasyonu benzeri bir oluşuma gidilebilirdi.

- Kuzey ve Batı Türkistan asırlarca Rus zulmü altında ezilmez. Doğu Türkistan’ın bugün bile yaşadığı acılar ve işkenceler hiç olmazdı. Güney Türkistan radikal İslamcıların kontrolüne geçmezdi.

- Türk olmayan kardeş Kafkas halkları; Çerkesler ana yurtları Çerkesya’dan sürgün edilmezdi. Çeçenler, Dağıstanlılar ve Abhazyalılar Rus egemenliğine girmezdi.

- Azerbaycan Türkleri, İran ve Rusya arasında iki parçaya bölünmezdi. Kırım’da azınlığa düşen Kırım Tatarları, vatanlarından sürgün edilmez, Kırım, Türk yurdu olmaya devam ederdi.

623 yıllık koca Osmanlı tarihinde, bu birleşmeyi düşünen ve başarısız da olsalar eyleme geçen yalnızca 3 devlet adamı yetişti: Sultan II. Selim Han, Sokollu Mehmed Paşa ve Enver Paşa.

O yüzdendir ki özlerinde Türklük düşmanlığı kaynayan, “Ne mutlu Türk’üm diyene” sözüne tansiyonları yükselen dinciler ve komünistler 2. Selim’i de Enver Paşa’yı da birbirinden farklı bahanelerle hiç sevmezler. Sokollu, herhalde Sırp kökenli olduğu için ona dokunmazlar.

Dinciler ve komünistleri bıraksan birbirlerini boğazlarlar ancak konu Türk düşmanlığına gelince, ağız birliği edip Türklere ve Türklüğün menfaati için çalışmış devlet adamlarına kan kusarlar.


YENİ GÖKTÜRK FEDERASYONU SINIRLARI (Balkanlarda ve Kuzey Kafkasya'da toprak bütünlüğünün sağlanması için bazı bölgelerde küçük toprak ve nüfus mübadelesi yapıldı)

KIZIL ELMA: YENİ GÖKTÜRK FEDERASYONU (YGF)

Osmanlı ailesinde, Göktürk hanedanındaki Türklük bilincinin çeyreği olsaydı düşüncesiyle tarihi değiştirelim ve Osmanlı dış siyasetinin sözünü ettiğim ilkelerle şekillendiğini varsayalım.

Ya da kimilerinin Turancılık adını verdiği bu Kızıl Elma’nın gelecekte gerçekleştiğini düşünelim. 

Adı “Yeni Göktürk Federasyonu (YGF)” olan bu federal cumhuriyet; Türki uluslardan, Kafkasya ve Balkanlarda Türk olmayan ama Türklerle kader birliği etmiş Müslüman ulusların birlikteliğinden oluşuyor. 

Müslüman olmayan ve nüfusları yaklaşık 4 milyon kadar olan Türki halklar ise YGF'de yer almıyor. Hristiyan olanlar Rus, Budist olanlar Moğol ve Çin etkisi altında dillerini ve milli benliklerini ya kaybetmişler ya da kaybetmek üzereler. Ancak YGF, bu halkların dil ve kültürlerini yaşatmalarını teşvik ediyor. Bağlı bulundukları ülkelerle olan diplomatik ilişkilerinde ise kültürel hak ve özgürlüklerini takip ediyor.


YENİ GÖKTÜRK FEDERASYONU'NA BAĞLI 16 FEDERE (ÖZERK) CUMHURİYET

Yeni Göktürk Federasyonu’na bağlı 16 federe (özerk) cumhuriyet bulunuyor. Bunlar: 
- Türki devletler: 1.Türkiye, 2.Azerbaycan, 3.Özbekistan, 4.Kazakistan, 5.Uyguristan, 6.Tataristan, 7.Türkmenistan, 8.Kırgızistan, 9.Kırım, 10.Balkarya.
- Balkan devletleri: 11.Arnavutluk, 12.Boşnakistan.
- Kafkas devletleri: 13.Dağıstan, 14.Çeçenistan, 15.Çerkesya, 16.Abhazya.

YENİ GÖKTÜRK FEDERASYONU BAYRAĞI (Federasyona bağlı her federe (özerk) cumhuriyet içişlerinde kendi bayrağını da kullanıyor.)

ÜLKENİN KÜNYESİ:

Adı: Yeni Göktürk Federasyonu (YGF)

Başkenti ve en büyük şehri: İstanbul (Her özerk devletin başkenti, kendi ülkesindeki statüsünü koruyor. Örneğin Türkiye Federe Cumhuriyeti’nin başkenti Ankara)

Resmi dil: Türkçe. (Bölgesel Resmi Diller: Türk lehçeleri, Federasyona üye Kafkas ve Balkan dilleri)

Milliyet: Türk (Türk kökenli olmayan özerk cumhuriyetlerin milliyetleri anayasal güvence altında)

Nüfusu: 255.073.382 (Haziran 2020-kaynak Wikipedia)

Yüzölçümü:
6.144.155 km(kaynak Wikipedia)

Yönetim şekli: Laik demokratik federal anayasal parlamenter cumhuriyet
YENİ GÖKTÜRK FEDERASYONU ARMASI (Federasyona bağlı her federe (özerk) cumhuriyet, içişlerinde kendi armasını da kullanıyor.) 

Kim bilir, belki de bir gün gerçek olur bu büyük dava…

Yorumlar

Popüler Yayınlar