TÜRKİYE-İSRAİL İLİŞKİLERİNE DAİR SORULAR
Araplar ve İsrailliler, iki akraba millet. Pek çok ortak noktaları olduğu gibi, onları birbirinden ayıran çok daha derin farklılıklara sahipler. İki ulus için adeta ‘düşman kardeşler’ diyebiliriz.
Araplar ve İsraillilerin akrabalıkları Hz. İbrahim’e dayanıyor. İnanışa göre Hz. İbrahim her iki ulusun da ortak atası. Araplar soylarını Hz. İbrahim’in oğlu İsmail’e, İsrailliler ise İbrahim peygamberin diğer oğlu İshak’a dayandırıyor.
İki ulus arasında Hz. Muhammed ile birlikte başlayan ve tarihten bugüne dayanan derin anlaşmazlıklar ve krizler mevcut. İsrailliler, Hz. Musa ve Hz. İsa gibi müjdelenen son peygamberin de kendi soylarından olacağını bekliyorlardı. Gerçi Hz. İsa’ya yaptıkları büyük ihanet sonrasında hangi yüzle son peygamberi kendi soylarından bekliyorlardı bilemiyorum. Ancak İsrailliler, son peygamberin İsmail’in soyundan yani Araplardan çıkmasını bir türlü hazmedemediler.
1948 yılında İsrail Devleti’nin kurulmasıyla yüzlerce yıl uykuya yatan sorunlar, bir devin uyanışı gibi ortaya çıktı. İki ulus 1948’den bu yana birçok kez savaştı. Filistin de ise düşük yoğunluklu harp hali bugün de devam ediyor.
Arap-İsrail sorunun temeli İslamiyet ve Yahudilik için kutsal olan Kudüs üzerinden şekilleniyor. Şehrin Hıristiyanlar için de benzer kutsiyette olması, sorunları üçüncü bir boyut ile daha da karmaşık hale getiriyor.
TARİHİ YAKINLAŞMA
Son dönemde Araplar ve İsrail arasında ABD’nin teşvikleriyle tarihte görülmemiş bir yakınlık söz konusu. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)’nin öncülüğünde Bahreyn, Sudan gibi ülkeler İsrail ile normalleşme çabalarında. Bunun yanında Mısır ve Suudi Arabistan yönetimleri İsrail ile çok yakın ilişkiler içerisinde...
TÜRKİYE-İSRAİL İLİŞKİLERİNDE ÇIKIŞ YOLU
Tarihi düşmanlıkları bulunan İsrailliler ve Araplar, bugün ilişkilerini geliştirirken; Türkiye-İsrail ilişkileri tarihinin en kötü döneminde. İki ulus, nasıl bugünlere geldi?
Türklerin, bu coğrafyada savaşmadığı tek ulus İsrail halkı değil miydi? Bugün “iki devlet tek milletiz” dediğimiz kardeş ülke Azerbaycan ile bile Osmanlı-Safevi anlaşmazlıkları dolayısıyla defalarca savaşmışken, İsrail halkıyla tarihimizde karşı karşıya geldik mi? Osmanlı döneminde devletleri yoktu diyebilirsiniz. Peki Ermenilerin, Yunanların, Bulgarların, Sırpların devleti var mıydı? Araplar dahil idaremiz altındaki her ulus isyan edip kurşun sıkarken imparatorluğumuza, Yahudilerin ayaklandığını yazar mı hiç tarihimiz?
Yahudiler, İspanya’dan Osmanlı’ya sığınırken kitleler halinde yoğun bir nüfusla topraklarımıza geldiler. Geldiklerinde Osmanlı en güçlü dönemlerindeydi. Peki güçten düştüğü dönemde Kudüs hayalleri için bir Yahudi isyanı oldu mu? II. Abdülhamid’in Theodor Herzl ile yaşadığı iddia edilen ve gerçek olmadığı delillerle ortaya konulan “Kudüs diyalogu” dışında bir işaret görüyor muyuz?
I. Dünya Savaşı’nda Filistinli Araplar, İngilizlerle işbirliği yaparak Osmanlı askerini Kudüs’ten çıkarırken bir Yahudi ihaneti yaşadığımız yazar mı tarihimizde? Yahudiler, Filistin’deki İngiliz sömürge döneminde pek çok İngiliz askerini öldürdüler. Peki Osmanlı döneminde Osmanlı askerlerine kurşun attılar mı hiç? Ya da yüksek nüfusa sahip oldukları Selanik’te Balkan Savaşları sırasında düşman safında mı yer aldılar?
Tarihi husumet yaşadığımız uluslarla düşman olmak, en azından mesafeli olmak aklın ve bekanın gereği. Peki İsrail ile R. Tayyip Erdoğan gelene kadar sürdürdüğümüz iyi ilişkileri çöpe atmak, adeta bölgenin iki büyük düşmanı haline gelmek ne kadar akılcı?
İsrail, tarihi düşmanı Araplarla konuşabiliyorken; bölgedeki en eski müttefiki Türkiye’yi bugün İran’dan bile daha tehlikeli görüyorsa bunun sebeplerini değerlendirmeliyiz.
İsrail
neden Türkiye düşmanı cephenin içerisine adım attı? Bir devlet politikası
olarak mı? Yoksa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2009 yılından bu yana sürdürdüğü
sistematik İsrail karşıtlığıyla mı? Filistin meselesini Araplardan bile fazla
sahiplenen AK Parti’nin, İhvancı yaklaşımıyla Türkiye ne kazandı?
Peki Filistin, 100 yıl önceki ihanetini tekrarlamaktan başka ne verdi? Sözde Ermeni soykırımının 100. yılı adına anma pulu bastırdı. Irak ve Suriye’de sürdürdüğü teröre karşı haklı mücadelesinde Türkiye’yi kınadı, Arap Birliğiyle beraber işgalci olarak niteledi. Doğu Türkistan sorununda Çin’i destekleyen bildiriye imza attı.
Ve belki de en can alıcısı… Türkiye Doğu Akdeniz’de yapayalnız bırakılırken, Filistin karşı cephede Yunanistan, Güney Kıbrıs, Mısır ve İsrail ile birlikte hareket ediyor. Can düşmanı İsrail ile birlikte…
Karşımızdaki şer ittifakını etkisiz hale getirmenin en iyi yolu İsrail ile ilişkileri normalleştirmekten geçiyor.
ESKİYE DÖNÜŞ
Atatürk döneminden Erdoğan’a kadar Türkiye’yi yöneten her lider Orta Doğu sorunlarına mesafeli ve tarafsız yaklaşıyordu. Bu bir devlet politikasıydı ve başarıyla uygulandı. Türkiye, arabulucu rolüyle her ülkeyle konuşabiliyor, düşman ülkeleri bir masa etrafında buluşturabiliyordu.
Maalesef Türkiye, İhvancı fikir zehirlenmesiyle 2009 sonrasında bambaşka bir yola girdi. Türkiye, sonu yalnızlıktan başka bir yere varmayan bu karanlık yoldan acilen geri dönmeli.
Devletimizin bekası ve aydınlık yarınları için bu bir gereklilik değil zorunluluktur.
Yorumlar
Yorum Gönder