MİLLET İTTİFAKI’NIN PARADOKSU
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’i, güçlü ve başarılı Türk kadını imajıyla Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında ilk kadın Cumhurbaşkanı olarak görmeyi birçok insan gibi ben de istiyordum. Bir önceki yazımda Millet İttifakı ve diğer muhalefet bileşenlerinin adaylık konusunda nasıl bir yol izlemesi gerektiğini yazmış, ikinci turda Tayyip Erdoğan’ın karşısında Meral Akşener’in olması gerektiğini ifade etmiştim.
Lakin olmadı. Sayın Akşener, birkaç gün önce Halk TV ekranlarından yaptığı açıklamayla Cumhurbaşkanlığına değil Başbakanlığa aday olduğunu söyledi. Akşener, konuşmasının devamında Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı portresini de çizmiş oldu. Tarafsız, herkesin Cumhurbaşkanı olabilecek siyaset üstü bir niteliğe sahip, yetkilerini Türkiye’nin yeniden parlamenter sisteme dönüşü için kullanacak bir ismi tarif etti. Akşener’e göre sistem değişikliği sonrasında millet, parlamentoyu ve başbakanı seçecek. Mevcut Cumhurbaşkanı ise sınırlandırılmış yetkileriyle görevine devam ederken, hükümet etme yetkisi yeniden oluşturulan Başbakanlık makamına ve bakanlar kuruluna, yasama ve denetleme yetkisi ise güçlendirilmiş parlamentoya teslim edilecek.
3 SEÇİMLİ VE RİSKLİ YOL
Tabii, parlamenter sisteme geçiş için bir de referandum yapılacak. Akşener’in ifadelerinden yola çıkarsak, Türkiye’yi bir buçuk yıl içinde 2 seçim ve 1 referandum bekliyor. İlk olarak Cumhurbaşkanlığı sistemi içinde yeni Cumhurbaşkanı ve TBMM seçilecek. Muhalefetin kazandığı takdirde yeni Cumhurbaşkanı ve Meclis, 360 sandalye sayısıyla parlamenter sisteme dönüş için Türkiye’yi referanduma götürecek. Referandumda millet parlamenter sisteme ‘evet’ derse yeniden seçime gidilecek. Yeni Cumhurbaşkanı sembolik yetkileriyle görevini sürdürürken parlamenter sistem içerisinde başbakan ve kurduğu hükümet ülkeyi yönetecek. TBMM ise güçlendirilmiş görev ve yetkileriyle yasama yükümlülüğünü yerine getirecek.
ERDOĞAN YENİ SİSTEMİN İLK BAŞBAKANI OLABİLİR
Burada
Millet İttifakı çizdiği hedefle, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı yeni parlamenter
sistemin ilk başbakanı yapacak bir tabloyu ortaya çıkarıyor. Son dönemde kan
kaybetse de AK Parti, hala anketlerde birinci sırada. Parlamenter sisteme
dönüldüğünde, Millet İttifakı adayı olarak seçilmiş ve yetkileri
sınırlandırılmış Cumhurbaşkanı, hükümeti kurma yetkisini mevcut anketler
ışığında AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’a teslim etmiş olacak.
Bu durum Millet İttifakı politikaları için bir paradoks yaratmıyor mu?
Akşener her ne kadar “Ben başbakan olacağım” dese de, İyi Parti anketlerde AK Parti ve CHP’nin ardından üçüncü sırada yer alıyor. Sayın Akşener, İyi Parti’nin yükselen grafiğine güvenerek ilk parlamenter sistem seçimlerinde birinci olacağına inanıyor olabilir. Ancak sahada bir gerçeklik var. Millet İttifakı sözünü ettiğim bu riskleri iyi değerlendirmeli, hayal veya temenniyle değil koşulların getirdiği gerçeklikle hareket etmeli.
Güçlendirilmiş parlamenter sistem mevcut koşullarda AK Parti’ye ve Sayın Erdoğan’a yarayacakken muhalefetin ana hedefi güçlü bir lider figürüyle Cumhurbaşkanlığını kazanmak olmalı. Aday olmayacağını ilan eden Akşener yerine bu kişi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu veya Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş olabilir.
Tayyip Erdoğan’a başbakanlığı teslim etme ihtimalini güçlü şekilde taşıyan bu plan yerine; Millet İttifakı bileşenleri, daha kurumsallaştırılmış, yetkilerinin bir kısmını parlamentoya devretmiş, bağımsız ve tarafsız yargı sistemiyle denetlenebilen bir Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi üzerinde çalışılmalı.
Yorumlar
Yorum Gönder