KAZAKİSTAN OLAYLARI VE TÜRK DÜNYASI
Anadolu Selçuklu ve Osmanlı mirasçısı Türkiye Türkleri olarak bin yıldır anayurdumuz tabii ki güzel Anadolu’dur. Ancak Orta Asya, tarih sahnesine çıktığımız kadim topraklarımızdır. Sadece biz Türkiye Türkleri ve eski Osmanlı topraklarında halen varlık mücadelesi veren soydaşlarımız değil; kardeşlerimiz Azerbaycan Türkleri, Kuzey Kafkasya Türkleri, Kırım Tatarları, İran Türkleri, Rusya’nın Sibirya ve İdil-Ural bölgelerindeki Türkler ve uzak kuzenlerimiz Macarlar, yani her birimiz atayurdumuz Orta Asya’dan göç etsek de, daima bir gözümüzle bir kulağımızla gönlümüzün bir köşesiyle oradayızdır.
Ata bir ana bir kardeşlerimizden önemli bir kısmı o kadim toprakları bırakmadılar. Batı ve Güney Türkistan’da Kazak, Özbek, Türkmen, Kırgız; Doğu Türkistan’da Uygur, Salar; Kuzey Türkistan’da Altay, Hakas ve Tuva Türkleri atayurdumuzun bekçiliğini yapmaktalar. Tarih ve insanlık var oldukça, var olsunlar. Aralarında özerk kalan bölgeler de tam bağımsızlığa kavuşsunlar.
Bizler göç edenlerin torunları olarak Türklüğü; Anadolu ve Trakya’da, Balkanlarda, Kıbrıs’ta, Kafkasya’da, İdil-Ural’da, Kırım’da, Sibirya’da, Orta Doğu’da kısacası büyük Avrasya’da yaşatırken Orta Asya’nın huzurunu, mutluluk vesilelerimizden biliriz. Orada çıkacak bir kıvılcım, dünyanın neresinde olursa olsun her Türk’ün gönlünde yangın olur.
KAZAKİSTAN'IN UMUT KIRAN TUTUMU
Kazakistan 2 Ocak’tan beri huzursuz. Olayların bir nebze olsun durulduğunu duymak mutlu etse de tamamen yatışmasını ümit ediyoruz. Hükümete yönelen tepki haklı da olsa haksız da olsa tarafların itidalli olması şart. Bizler taraf değiliz Kazakistan’ın bir an önce sükunete kavuşmasını istemekten başka bir çıkarımız yok.
Kuzeyde Rusya, doğuda Çin ile emperyalist Avrupa ve ABD ellerini açmış bekliyor. En tehlikesi Rusya, Ukrayna ve Gürcistan benzeri bir adımı Kazakistan’da atabilir diye endişeli Türk dünyası. Rusların ya da bir başka emperyalist gücün Kazakistan’a müdahalesinin Türk dünyasının birliğine açık bir darbe olacağını görmüyor mu Kazak protestocular! Veya ilk fırsatta Rus askerini ülkesine buyur eden Kazak devlet adamları...
Maalesef Orta Asya’da Sovyetler Birliği’nden kalma Rus etkisinin sadece halkta değil yönetici sınıfta da kırılamadığına şahit olduk. Millileşme adımlarının en ciddi şekilde atıldığı ülke olarak görünüyordu Kazakistan. Orada bile durum bu şekilde kırılgan ise Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan’ı düşünemiyorum.
BU GÜNAH OSMANLI’YA YAZAR
Suçun büyüğü maalesef bizde, daha doğrusu Osmanlı’da… Viyana önlerine kadar İslam’ı yayacağım diye gidip, sadece Boşnaklar ve Arnavutları Müslüman yapabilen, 230 yıl içinde (1683-1913) Viyana kapılarından Edirne’ye kadar kovalanan Osmanlı’ya yazar bu günah…
Osmanlı Avrupa’da at sürerken ihmal ettiği Türk-İslam yurtları, birer birer Rus ve Çin işgali altına giriyordu. Buna karşı önlem almak isteyen tek padişah II. Selim ve onun sadrazamı Sokollu Mehmet Paşa’ydı. Bizim başarılarıyla zaferleriyle gurur duyduğumuz hiçbir padişah Türk dünyasını aklına getirmezken tarihimizde “Hürrem’in oğlu ayyaş Selim” diye aşağılanan II. Selim, kanal projeleriyle Rus tehdidine dur demeye çalıştı. Onun Türkçü yaklaşımı, tarihte bu kadar kötü gösterilmesinin gizlenmiş ana nedenidir belki…
II. Selim’den Enver Paşa’ya kadar yüzlerce yıl hiçbir Osmanlı devlet adamı Orta Asya’nın makus talihiyle ilgilenmedi.
ATATÜRK’ÜN VASİYETİ
Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk ise Türk dünyası ile köprülerin kurulmasında ana görevin Türkiye’de olduğunu öğütleyerek şunları vasiyet etmişti: “Onların bize yaklaşmasını bekleyemeyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gerekli… Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz. Tarih bağı kurmamız lazım, folklor bağı kurmamız lazım… Bunları kim yapacak? Elbette biz!” demişti.
Kazakistan’da şahit olduğumuz güçlü Rus etkisi Türkiye’nin ve Türk dünyasının şevkini kırmamalı. Türk Devletleri Teşkilatı vesilesiyle büyük ivme kazanan birlik ve beraberlik atmosferi tüm Türk yurtlarında artarak devam etmeli/ettirilmelidir.
Yorumlar
Yorum Gönder