MİSAK-I MİLLİ BİR BÖLGE HARİÇ BAŞARILDI

Alp Ramazanoğlu | 

Türkiye’nin Misak-ı Milli sınırları gündeme geldiğinde Lozan Antlaşması’nda çizilen bugünkü sınırlarımız yeterli görülmez. Hatta birçoğumuz burun kıvırırız.

Halbuki detaylı bir araştırma yapıldığında Lozan’da iki bölge hariç Türk çoğunluğundaki tüm coğrafyaların Türkiye sınırlarına katıldığını görürsünüz. Bu istisnai iki bölge Batı Trakya ile Hatay’dır. Hatay, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün “Şahsi meselem” diyerek sarf ettiği büyük çaba sonucu, vefatından 7 buçuk ay kadar sonra 29 Haziran 1939’da Türkiye’ye katıldı. Türk çoğunluğunda olup Türkiye’ye katılamayan tek bölge ise Batı Trakya olarak kaldı.

BATI TRAKYA

Yunanistan’ın Dedeağaç, Gümülcine, İskeçe illerini kapsayan Batı Trakya’nın nüfusu 1920 yılı itibarıyla 192 bindi. Nüfusun 130 bini Türklerden, 34 bini Yunanlardan, 26 bini Bulgarlardan ve 2 bini diğer gruplardan oluşuyordu. 

Hatta Balkan Savaşları sonrası 1913 yılında Batı Trakya Türk Bağımsız Hükümeti kurulmuş ancak Rusya’nın baskısıyla Osmanlı Devleti bölgeyi Bulgaristan’a devretmişti.

Batı Trakya, I. Dünya Savaşı’ndan sonra İtilaf Devletlerinin Kasım 1919’da Bulgaristan ile imzaladığı Neuilly Antlaşmasıyla Yunanistan’a verildi.

Lozan’da Türk heyetine yapılacak haklı eleştiri bu noktada başlıyor. 1922’de büyük Türk zaferiyle sona eren Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Türkiye, Yunanistan’ı hezimete uğratmış, ordusunu imha etmişti. Lozan Antlaşması sırasında Türkiye, Batı Trakya’daki Türk nüfus çoğunluğunu gündeme getirse de Doğu Trakya’nın kendisine verilmesi kadar ısrarcı olmadı. Halbuki Wilson İlkeleri çerçevesinde Batı Trakya, sahip olduğu Türk çoğunluğu sebebiyle Yunanistan’dan Türkiye’ye devredilmeliydi. Maalesef Batı Trakya topraklarından sadece Karaağaç bölgesi, savaş tazminatı olarak Türkiye’ye verildi.

Batı Trakya’nın Türk çoğunluğa rağmen Yunanistan’a verilmesi, Gökçeada ve Bozcaada’nın Yunan çoğunluğa rağmen Türkiye’ye verilmesinin bir karşılığı mıydı bunu bilmiyoruz. Çünkü kaynaklarda böyle bir madde yahut ifade geçmiyor. Ama iki bölgenin pek çok noktada benzeyen kaderi, akla bu soruyu getiriyor.

Lozan’da Batı Trakya Türkleri, tıpkı İstanbul, Gökçeada ve Bozcada Rumları gibi Türk-Yunan nüfus mübadelesi kapsamı dışında tutuldu. Türkiye’nin diğer bölgelerinden gönderilen Rum göçmenler, Yunan hükümetince Batı Trakya’ya yerleştirildi ve bölgedeki nüfus dengesi Türkler aleyhine değişti. Bugün bölgede önemli bir Türk nüfusu olsa da 1920’lerde olduğu gibi bir çoğunluk teşkil etmiyor.

TÜRKLER AZINLIKTA OLDUĞU İÇİN ALINAMAYAN TOPRAKLAR

Bizim Hatay ve Batı Trakya ile beraber Misak-ı Milli sınırlarımız içinde hak iddia ettiğimiz diğer yerler; başta Musul olmak üzere Batum, Kıbrıs ve içerisinde On İki Adaların da dahil olduğu Doğu Ege Adalarıydı. Ancak buralar, Türk nüfusu azınlıkta olduğu için maalesef sınırlarımız dışında kaldı.

MUSUL

Osmanlı döneminde Musul vilayeti, bugün Kuzey Irak denilen geniş bir coğrafyaya tekabül ediyordu. Vilayet, Musul’un yanı sıra Kerkük, Telafer, Erbil, Duhok, Süleymaniye gibi kentleri içeriyordu. Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde (TASAM) yayımlanan makaleye göre Musul vilayetinde (Kuzey Irak) Türkmenlerin nüfusu yüzde 25 olarak ortaya konmuştur. Muhtelif diğer araştırmalar ise hemfikir olarak vilayetin yüzde 55 ila 65 arasında değişen oranlarda Kürt nüfusa sahip olduğunu göstermiştir. 

Kırmızı alan: Musul vilayeti sınırları.

Zaten Lozan’da da Türk heyeti, Musul’un Türkiye’ye verilmesini savunurken vilayette Türk ve Kürt halklarının birlikte çoğunluğundan bahsetmiştir.

Lozan’da bir türlü çözülemeyen Musul, 1925’te çıkan Şeyh Said İsyanı’nın da etkisiyle maalesef 1926 Ankara Antlaşması ile İngiltere idaresi altındaki Irak’a bırakıldı.

ADALAR

Osmanlı’da On İki Adalar ve Doğu Ege Adaları’nın tamamı Sisam Adası hariç Cezayir-i Bahr-i Sefid vilayeti adı altında toplanmıştı. Sisam Adası’nda 1832 yılında Sisam Beyliği adında özerk bir yönetim kurulmuştu. Sisam’da 1912’de 54 bin olan nüfusun tamamına yakını Yunan’dı.

Cezayir-i Bahr-i Sefid vilayetinin 1907 Osmanlı verilerine göre nüfusu 365 bindi. Nüfusun 317 bini Yunan, 38 bini Türk’tü. Kalan 10 bin kişi Yahudi, Ermeni ve yabancılardan oluşuyordu.

Vilayetin kuzeyindeki adalar ve Sisam, 1912-13 Balkan Savaşları’nda Yunanistan’a geçti. Güneyindeki On İki Adalar ise 1911 Trablusgarp Savaşı sonucu geçici olarak İtalya’ya bırakıldı. 1914’te çıkan I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı ile düşman cephelerde yer alan İtalya, On İki Adaları ilhak etti. 

DOĞU EGE ADALARI
Turkuaz alan: Balkan Savaşları sonrası Yunanistan'ın ele geçirdiği adalar.
Lacivert alan: Balkan Savaşlarından sonra Yunanistan'a bağlanan Sisam Adası Beyliği.
Turuncu alan: 1912 Uşi ve 1923 Lozan Antlaşmalarında İtalya'ya,
1947 Paris Antlaşması'nda Yunanistan'a verilen On İki Adalar.
Kırmızı alan: Lozan Antlaşması ile Türkiye'ye verilen Gökçeada ve Bozcaada.

Lozan’a gelindiğinde Türkiye, Cezayir-i Bahr-i Sefid vilayetinin kazalarından olan Gökçeada ve Bozcaada’yı nüfusunun çoğunluğu Yunan olmasına rağmen topraklarına katmayı başardı. On İki Adaların tümü İtalya’da, diğer kalan Doğu Ege Adaları ise Yunanistan’da kaldı. On İki Adalar, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra 1947 yılında nüfusunun kahir ekseriyeti Yunan olması hasebiyle Yunanistan’a bağlandı.

BATUM

Batum ve Kars 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi sonrası Rusya’ya bırakılmıştı. Ruslar ele geçirdikleri topraklarda bu şehirlerin merkez olduğu 2 ayrı oblast (il) kurdu. 1921 Antlaşmasıyla Türklerin çoğunlukta olduğu Kars oblastının tamamı Türkiye’ye bırakıldı. Daha önce Ermenilerin Erivan oblastına bağlı olan Iğdır da Türkiye’ye verildi. Yine Erivan oblastının parçası olan Nahçıvan ise Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyet’ine verildi. 

BATUM OBLASTI (İLİ)
Turkuaz alan: Batum okrugu (ilçesi).
Kırmızı alan: Artvin okrugu (ilçesi).

Batum oblastı ise ikiye bölündü. 1897 Rusya nüfus verilerine göre yüzde 64 oranında Müslüman ve Hristiyan Gürcülerin çoğunlukta olduğu Batum okrugu (ilçesi) Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bırakıldı. Aynı nüfus verilerine göre yüzde 74 oranında Türk olan Artvin okrugu (ilçesi) ise Türkiye’ye verildi. 

1921 Kars Antlaşması ile kesinleşen Türkiye'nin kuzeydoğu sınırları.

KIBRIS

Kıbrıs Adası, 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi sonrası geçici olarak İngiltere’ye verilmişti. 1914’te çıkan I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı ile düşman saflarda yer alan İngiltere, bunu fırsat bilerek Kıbrıs’ı ilhak etti. Lozan’da Türkiye, adadaki İngiltere egemenliğini kabul etti. 1921 nüfus sayımına göre adanın yüzde 79’u Rumlardan, yüzde 20’si Türklerden, yüzde 1’i de diğer gruplardan oluşuyordu. Türkler bugün olduğu gibi adanın kuzeyinde çoğunluk olarak değil adanın genelinde farklı farklı bölgelerde yaşıyordu. 

1960 yılında Kıbrıs Adası nüfus dağılımı
Sarı alanlar: Rumlar.
Mor alanlar: Türkler.

1960’da İngiltere, Kıbrıs’ın bağımsızlığını tanıdı. Adada çoğunlukta olan Rumlar, bu tarihten sonra Türkleri soykırım ve sürgünle yok ederek sözüm ona “sorunsuz” bir şekilde Yunanistan’a bağlanmak istediler.

Uzun seneler boyu süren çatışmalar ve katliamlar karşısında Türkiye, 1974’te “garantör devlet” sıfatıyla adaya müdahale etti. Barış Harekatı sonucu Kıbrıs’ın yüzde 36’sı Türk kontrolüne geçti. Türkler adanın ele geçirilen kuzeyine, Rumlar ise geri kalan yüzde 64’lük güney topraklarına göç etti. Nüfus mübadelesi ve toprak taksimi sonrası Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuruldu. Dünyada Türkiye’den başka hiçbir ülkenin tanımadığı Kuzey Kıbrıs fiilen Misak-ı Milli sınırlarımıza katılmış oldu. 

Kırmızı alan: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sınırları.

İnşallah tıpkı Hatay Cumhuriyeti gibi KKTC de bir gün resmen Türkiye’ye katılacak. Fiili durum resmiyet kazanacak ve 82’nci ilimiz olacak.

Yorumlar

Popüler Yayınlar